GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE DÖVME Günümüzde kişinin kendi ülkesinin kültüründen uzaklaşarak ve kültürüne sahip çıkmayarak modern bir insan olacağı sanılmakta. Aksine modernizm eskiyle yeniyi harmanlayarak sanatsal ve bilimsel anlamda yeni eser üretmeyi destekler. Geleneksel dövme Türkiye’nin özünde olan bir kültür ögesidir. ‘Dövmenin japonlar, ingilizler tarafından bulunduğu’ gibi kanılar, kültürümüz içinde var olan geleneksel dövme adetinin bilinmemesinden, zamanımıza kadar uygulayan ve uygulanan insanların sessiz kalmalarından kaynaklanmaktadır. Geleneksel dövmenin tarihçesiyle ilgili araştırmaların çoğu akademik tez çalışmalarıdır. Dövme makinesinin bulunmasına eş zamanlı olarak profesyonel dövmenin yayılmasında İngiliz gemicilerin rolü büyüktür. Dövme makinesinin 1891 yılında bulunmasıyla beraber, 1900’lü yıllarda İngiliz gemiciler profesyonel dövmenin dünyaya yayılmasında etkin rol oynamışlardır. Ancak dövmeyi evrensel anlamda düşündüğümüzde hiçbir toplumun tekelinde bir sanat olmadığını, tarih içinde derin bir araştırma yapılırsa insanlığın başlangıcıyla beraber her toplulukta sadece yöntemler değişerek uygulandığını görürüz. Tarihte günümüz Türkiye’sinde; birçok ülke kurulmuş ve yıkılmış, çok çeşitli milletler yaşamış ve geleneksel dövme bundan dolayı hemen her topluluk tarafından yapılmıştır. İslamdan önce Arap yarımadasında köleler dövmeyle ve dağlama yöntemiyle işaretlenmiştir. Bir dönem Osmanlı İmparatorluğu’nda Yeniçeriler arasında Orta’yı simgelemek için yapılmış, Yeniçeri Ocağının kapatılmasıyla son bulmuştur. Türkiye’de dövme geleneksel anlamda kendine has bir yapıda olmakla beraber; büyük göçler, savaşlar, akrabalık ve ticaret ilişkileri sonucunda; Suriye, Irak gibi yakın ülkelerle benzerlik taşımaktadır. Türkiye sınırları içinde ‘geleneksel dövme’; Türkmen, Arap, Kürt ve göçebe (Karaçi) topluluklarda yoğunlaşmak üzere Adana, Adıyaman, Ağrı, Batman, Çankırı, Yozgat, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Konya, Niğde, Nevşehir, Mardin, Mersin, Şanlıurfa, Van olmak üzere 40 yaş üstündeki kadın ve erkeklerde görülmektedir. Mezopotamya (Fırat ve Dicle nehirlerinin arasında kalan yerleşim bölgesi) diye adlandırılan birçok kültürün beşiği bölge, Türkiye’de geleneksel dövmenin en yoğun uygulandığı ve günümüze kadar örneklerini görebileceğimiz yerdir. Yaptığımız masa başı araştırmalarda Güneydoğu Anadolu bölgemiz dışında İç Anadolu’da, Doğu Anadolu’da, Akdeniz’de çok farklı folklorik özelliklere bağlı olarak geleneksel dövmenin yapıldığı bilgisini edindik. Gaziantep tarafında Barak bölgesinde, Gurbet denilen gezici topluluklar, Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde ve Kısas Beldesinde çingene diye tabir edilen Karaçi’ler, Mardin, Midyat bölgesinde de kendilerine Sazmantular diyen gezginler geleneksel dövmenin uygulayıcılarıdır. Bu bilgiler beni geleneksel dövmenin özellikle gezici topluluklar tarafından yapıldığı ve yayıldığı sonucuna götürüyor. Figürlerin benzerliği de bu sebeptendir. Yerleşik halk dövme yapan bu kişilere konar göçer olduğu için çingene demektedir. Bunlar gezdikleri yerlerde müzik aletleri çalıp, söyleyen, insanları eğlendiren ve bazen dövme yaparak hayatlarını kazanan kişilerdir. Yaptıkları bu iş karşılığında çoğu zaman para yerine mübadele yaparak yiyecek maddeleri almışlar. İlk başlarda deriye işlenen her figürün, işaretin bir anlamı vardı. Bazen bir topluluğa aidiyeti temsil etmiş, bazen topluma bir düşünceyi anlatmaya yönelik tende sergilenmiş, bazen de bir dua niteliğinde uğur olsun, iyilik getirsin diye deriye işlenmiştir. Zamanla nesilden nesile geçen bu gelenekte asıl amaç unutulmuş, görsel yan ağır basmış süslenmeye, güzelleşmeye dönüşmüştür. Bu sebepten dolayı bayanlarda daha sık görülmektedir. Şu anda geleneksel dövmeyi taşıyan insanlarımızın 40 yaş ve üzeri oldukları, bu tarz dövmenin artık yapılmadığı düşünülürse ilerleyen yıllarda ebediyete göçen her geleneksel dövmeli vatandaşımızla beraber bu geleneğin toprağa gömüleceği aşikardır.




Hiç yorum yok:
Yorum Gönder